Bireysel Emeklilik Sistemi

Bireysel Emeklilik Sistemi

Mektubun sonunda, Beyrut’taki ailesinin hizmetleri ve Sultan’a olan bağlılığından bahisle, “Bu şehirde bu büyük projeyi gerçekleştirmesi için gerekli yardımı sağlamak adına büyükelçimizin acilen telgraf göndermesini umuyorum. Himayeniz sayesinde onaylanacak ve takdir edilecek bir hizmeti sunmaktan mutluluk duyacağını”[9] bildirmiştir. Elizabeth devrinin Türkiye hakkındaki bu fikirlerini belki de, daha tutarlı bir biçimde bir araya getirmeye bakmalıyız. İngiltere, küçük bir ada gücünden, imparatorluk gücüne dönüşürken ve Shakespeare oyunlarını yazarken, bir İngiliz’in Türkler hakkında oluşturduğu genel kavram neydi? Asya, Afrika ve hatta Doğu Avrupa halklarıyla birlikte Türklere değişik türde insanlar olarak bakılıyordu. Normal Hıristiyanlık ölçüleriyle değil de garip alışkanlık ve geleneklerine göre yaşayıp hareket ediyorlardı. Tuhaf ve alışılmışın dışında olan şeye merak duymak Rönesans adamının özelliğiydi.

  • B) Soruşturma yürütülen işçi hakkında işten çıkarma cezasına karar vermek.
  • Bir katılımcı bir takvim yılı içerisinde ilgili yılın belirlenen brüt asgari ücret tutarı toplamına kadar yapmış olduğu katkı payı ödemeleri için devlet katkısından yararlanabilir.
  • Haziran 2013’te “Kuduri’nin Tecrid Adlı Eserinde Hanefîler ve Şafiilerin Nasslara Dayalı İhtilafları –Kitabü’n-Nikah Çerçevesinde-” adlı teziyle yüksek lisansını tamamladı ve aynı sene Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü İslam Hukuku Bilim Dalında doktoraya başladı.
  • Ayrıca, yabancı bir düşman olarak tutuklanması gerekir diye sert bir biçimde noktalanır.

Belki de tek faaliyeti, seçkin Fransız yazar ve Turcophil, Pierre Loti’nin “Turquie Agonizante” adlı eserinin tercümesi ve yayınlanmasıdır. Bunun çevirmeni, Ottoman Committee üyesi ve daha sonra Ottoman Association üyesi olan George Raff alovich’tir ve kitap African Times tarafından komite için yayınlanmıştır. Loti ve Raff alovich hizmetleri karşılığında bir ücret almamıştır ve satış gelirleri komisyonun fonlarına gider. Yayın masrafına, Arthur Field, Duse Muhammed Ali gibi kişiler bu noktada katkıda bulunur[31]. Dünya Savaşının sonuna hatta savaştan sonrası dönemde de devam eder. Ta‘zîr cezalarında ceza ehliyeti diğer suçlardan farklılık arzeder; müslüman olmak, rüşd, hürriyet gibi şartların eksikliği ta‘zîr cezalarını düşürmez, suçlunun durumuna uygun bir ta‘zîr cezası uygulanır veya bu tür eksiklikler cezada hafifletici rol oynar. Kural olarak ta‘zîr cezası mümeyyiz olmak şartıyla din ve cinsiyet farkı gözetilmeden herkese uygulanabilir; ancak kime hangi tür cezaların uygulanabileceği hususunda suçun niteliği ve suçlunun durumu dikkate alınır.

O yıl İstanbul’da Meşrutiyet’in ilan edilmesini umutla karşılar ve Avusturya’nın Bosna-Hersek’i ilhakına büyük tepki gösterir. Batılıların saldırılarını gittikçe arttırdıkları bir dönemde Osmanlı Devleti’nin ve Türklerin en büyük savunucularından biri oluverir[78]. Osmanlı’yı evvela sadece yazı yazmak suretiyle savunan Pickthall, daha sonra aktif bir biçimde bu savunuculuğunu dernek üzerinden ve çeşitli konuşmaları vasıtasıyla gerçekleştirir. “Gelecekte Küçük Asya’nın (Türkiye’nin) kaderi yalnızca burada yaşayan halkın değil, aynı zamanda dolaylı olarak Mısır ve Hindistan İmparatorluğu’muzun çıkarlarını da ilgilendirmektedir. Önerilen birliğin şimdilik şiddetli ve sürekli propaganda yapması gerekmemektedir. Bunun yerine yakın doğudaki karmaşık sorunlar üzerinde dikkatli bir şekilde göz gezdirmek ve bu çabanın karşılanması için her türlü çabanın gösterilmesi önerilmektedir. İngiliz ve kıta Avrupa’sındaki basının makul sebep olmaksızın, Türk karşıtı görüş ve duyguların yaygınlaştırılmasını etkisizleştirmektir. İngiliz ve Türk menfaatleri adına yararlı bir etki yapmak”[52] gereklidir denilerek basın yayın kuruluşlarının kazanılmasına önem verildiğine işaret edilir. Hem basın yoluyla hem de toplantılar yoluyla yapılan bu faaliyetlerin savaş öncesine denk gelmiş olması aslında işin önemli bir zorluk tarafını da teşkil etmektedir. Savaşın hemen öncesinde 6 Ağustos’ta Caxton Salonu’nda düzenlenen toplantının organizatörü Duse Muhammed’dir. Bunun yanı sıra Lord Newton, Lord Mowbray, Lord Lamington, Aubrey Herbert, Kaptan Dixon Johnson(Gelibolu Kızılhaç Hastanesi), Bay Hugh O’Donnell, Doktor Pillans, Bay C. F. Ryder ve Bay Ellis Schaap ve Rosher’nın da aralarında bulunduğu önemli şahsiyetler de katılır. Toplantı büyük başarıyla geçmiş ve İngiltere’deki insanların Türklere bakış açısına sadece iyi katkılarda bulunmamış, İstanbul’daki resmi havanın daha da yumuşamasına neden olmuştur.

Türkiye, İngiltere’nin esas düşmanlarından biri olduğu bir dönemde, topluluk üyeleri bireysel ve toplu olarak, şüpheli olarak görülür. Müslümanlar üzerindeki paranoya, Dışişleri Bakanlığı’nın Ameer Ali ve Abdülmecid’in meraklı açıklamalarında fanatikler olarak da yansıtılır. Nitekim son dönemlerde Duse Muhammed Ali, radikal Panislamist olarak görülür ve aynı biçimde, Pan İslam Cemiyeti’nin sekreteri olan Müşir Hüseyin Kidwai’ye de şüpheyle bakılır. Hatta polis tarafından ziyaret edilir ve Türkiye ile herhangi bir bağlantısının olup olmadığı sorgulanır. Şaşkın bir sesle; “Türkiye’ye büyük bir sempati duyduğumu reddedebilir miyim, yoksa bunu inkar mı edeyim? Türkiye için tehlike ne kadar büyük olursa o da her gerçek Müslüman için sempatisini arttırır.

Temmuz 2011’de Ataşehir/İstanbul’da imam hatiplik görevine atandı. Kasım 2012’de Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Temel İslam Bilimleri Bölümü İslam Hukuku Anabilim Dalı’na araştırma görevlisi olarak atandı. Haziran 2013’te “Kuduri’nin Tecrid Adlı Eserinde Hanefîler ve Şafiilerin Nasslara Dayalı İhtilafları –Kitabü’n-Nikah Çerçevesinde-” adlı teziyle yüksek lisansını tamamladı ve aynı sene Sakarya Ünivermostbet güncel giriş Sosyal Bilimler Enstitüsü İslam Hukuku Bilim Dalında doktoraya başladı. “Fıkıh İlminde Cedel Yönteminin Kullanımı (Ebû İshâk eş-Şîrâzî Örneği)” başlıklı doktora tezini Ağustos 2018’de bitirdi. 2019’da aynı Fakülteye Dr. Öğretim Üyesi olarak atandı ve halen aynı görevine devam etmektedir.